Temiz Eller ve Diller Operasyonu

inziva

1840’lı yıllar. Avrupa’nın pek çok şehrinde olduğu gibi Viyana’da da ölüm kol gezmektedir. Ancak savaşta değil doğumda, yani hayatın en taze anında. Doğum yapan kadınların çoğu lohusa humması sonrasında ateşler ve acılar içinde can vermektedir, hem de doğumhanede ve doktorların önünde. O kadar ki sokakta doğum yapmanın klinikten daha sağlıklı olduğu tespiti kulaktan kulağa yayılmaktadır. İlginç olanı ise bu sorunla kimse yüzleşmemektedir bir kişi hariç: İgnaz P. Semmelweis.

Genç doktor sadece bu acıya odaklanıyordu. Acaba ters giden neydi? Günlerce süren gözlem, tahlil, incelemeler sonucunda sorunu bulmanın eşiğine gelmişti genç doktor. Temel sebep gün boyu kadavralar üzerinde çalışan tıp öğrencileri ve doktorların, temizlemeden aynı eller ve malzemeler ile doğumlara girmeleriydi. Çözüm basitti: Herkes ünvanı, statüsü, görevi ne olursa olsun Semmelweis’in özel hazırladığı solüsyon ile ellerini yıkamadan doğumhaneye girmeyecekti. Peki sonuç ne oldu? Uzun ve zorlu bir süreç, akılsızca ve ahlaksızca bir direnç başladı dönemin bilim ve tıp otoriteleri tarafından. Sonu, elllerini yıkamaya değil görevden atılma, aforoz edilme, delilikle suçlanma, psikiyatri kliniğine yollama gibi badireler neticesinde Semmelweis’i 47 yaşlarında ölümle buluşturan hazin bir süreç. Sonraki gelişmeler Semmelweis’i haklı çıkarırken yıkanmayan elleri ise bir ibret göstergesi olarak kayda geçirdi. [louis-Ferdinand Céline, Semmelweis, Jaguar Kitap, İstanbul 2024]
İnsanlığımızı kirleten ve eksilten kirleri de temizlemeye uzaklardan değil ellerimizden ve dillerimizden başlamanın çarpıcı bir örneğidir bu tarihi olay. Huzurumuzun giderek azaldığı âni ve câni dünyada, derin analizlere girmeden, girift tekliflere yönelmeden önce, rehber alınacak sade ve yalın bir yol haritasıdır aslında bu yaşananlar. Ayrıca sevgiyle, ilgiyle, bilgiyle ve bilinçle uzanan temiz ellere ve dillere linçle karşılık verenlerin acı ve yıkıcı sonuçlarının kayıtlarıdır.

Anlam dünyamızın kurucu kaynakları da bu hakikatle doludur. Örneğin kutsal kitabımız sorunların sebebine şöyle işaret eder: “İnsanların bizzat kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu…” Yine kitabımız son yüzleşme ve hesaplaşmayı da eller üzerinden anlatır: “O gün ağızlarını mühürleriz; yapmış olduklarını elleri bize anlatır, ayakları da tanıklık eder.” Rasül-i Ekrem’in (sav) mümin tanımında da aynı vurgu vardır: “Mümin elinden ve dilinden varlığın güvende olduğu kişidir.” Kalbinin katılığından, duyarsızlığından şikâyet edene de Rasül-i Ekrem (sav) aynı kavrama vurgu yaparak yol gösterir: “Elindekiyle fakirin karnını doyur, elinle yetimin başını sıvazla.”

Evet yine bir Ramazan geldi, derin bir temizliğe başlayalım; dibimizden ve en yakından yani kendimizden. Gelin ellerimizi ve dillerimizi yıkamaya başlayalım kirlerden ve el çekelim kinli eylemlerden.

Eski kaynaklar Ramazan ayının bir adının da nâtik (ناتق) yani fırlatan, yükselten olduğunu kaydederler. Temiz eller ve diller ile insanlığa doğru yükselmek dileğiyle yönümüz, önümüz açık ve aydınlık olsun.