inziva
1840’lı yıllar. Avrupa’nın pek çok şehrinde olduğu gibi Viyana’da da ölüm kol gezmektedir. Ancak savaşta değil doğumda, yani hayatın en taze anında. Doğum yapan kadınların çoğu lohusa humması sonrasında ateşler ve acılar içinde can vermektedir, hem de doğumhanede ve doktorların önünde. O kadar ki sokakta doğum yapmanın klinikten daha sağlıklı olduğu tespiti kulaktan kulağa yayılmaktadır. İlginç olanı ise bu sorunla kimse yüzleşmemektedir bir kişi hariç: İgnaz P. Semmelweis.
Anlam dünyamızın kurucu kaynakları da bu hakikatle doludur. Örneğin kutsal kitabımız sorunların sebebine şöyle işaret eder: “İnsanların bizzat kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu…” Yine kitabımız son yüzleşme ve hesaplaşmayı da eller üzerinden anlatır: “O gün ağızlarını mühürleriz; yapmış olduklarını elleri bize anlatır, ayakları da tanıklık eder.” Rasül-i Ekrem’in (sav) mümin tanımında da aynı vurgu vardır: “Mümin elinden ve dilinden varlığın güvende olduğu kişidir.” Kalbinin katılığından, duyarsızlığından şikâyet edene de Rasül-i Ekrem (sav) aynı kavrama vurgu yaparak yol gösterir: “Elindekiyle fakirin karnını doyur, elinle yetimin başını sıvazla.”
Evet yine bir Ramazan geldi, derin bir temizliğe başlayalım; dibimizden ve en yakından yani kendimizden. Gelin ellerimizi ve dillerimizi yıkamaya başlayalım kirlerden ve el çekelim kinli eylemlerden.
Eski kaynaklar Ramazan ayının bir adının da nâtik (ناتق) yani fırlatan, yükselten olduğunu kaydederler. Temiz eller ve diller ile insanlığa doğru yükselmek dileğiyle yönümüz, önümüz açık ve aydınlık olsun.